Thursday, April 27, 2006

Yaklaş

her yeni aşkta kandırdın beni gönül
hepsi güneş kadar sıcaktı ama
hiç biri yoktu yanımda geceleri
acı bana artık gönül
ben vazgeçtim sevmekten...
birazda sen üzül

Ch.Y.

Yalan

Neden yalan söyleriz? Neden dürüst olmak varken neden yalan evet bazı insanlar yalanlara inanır ve çok rahat uyutulur peki ben neden o insanlar gibi olamıyorum... Neden herkezin yalanını ortaya çıkarmak gibi bir kötü huyum var. Belki çok yalancılarla karşılaştım. Yalan söyleyen insanlar duraksar gözlerini yukarı çevirir sağa doğru hayal merkezlerine doğru hemen anlarım. Bir sonraki lafları gerçeklik payı taşımıyor olucak benim için. Peki ya yüzlerini göremediğimde işte o zaman iş değişiyor çünkü kısa süreliğine nedense inanıyorum sonra bir falso hemen su üstüne çıkan bir yalan daha... Hadi ben ikizlerim bazen çift karakterli bir insan oluyorum ama sadece çift karakterli bir gün nefret bir insanken öbürgün anlayışın doğruğuna çıkabiliyorum. Acaba diyorum sorun burdamı ikizler olmamdamı... İyide ben burçlara inanmamki. Dürüst olursa insan belki affedilir ama neden yalan.. Neden oluşucak olan kırgınlığı patlayacak olan bir öfkeye döştürmeyi tercih ediyorlar. Belki bnei tanımıyorlar belki hafife alınıyorum olabilir ama bunlar genede yalan için bahanemi... Değil !! Hal böyleyse bana düşen o insanı insanları anılarımdan hafızamdan hiç bir zaman olmamış gibi silmek çıkarmak. Yolda yürürken onları görmezden gelmek. Ne beddua okumak ne de iyiliklerini istemek yokmuş gibi davranmak.

Monday, April 24, 2006

Hayat

Hayat nasıldır derseniz bir çok kişi hayatı akan bir ırmağa benzetir nedendir bilmem bana çok saçma gelir. Bence hayat düşmesi yıllar alan bir yüksekliktir doğduğumuz an düşmeye başlarız bazılarımız sürtünmeyi kullanarak daha yavaş düşer bazılarımız kontrolünü okadar kaybederki zemine hepmizden çok çok önce ulaşır ve beklenen sonu yaşar.... Nednedir bilinmez düşerken istediğimiz kadar karizmatik olabiliriz ama sadece çevremizi kandırabiliriz çünkü biliriz hepmiz düşeriz. Kimsenin ağzına gelmez düştüğümüzü haykırmak... Belki hiç bir çağre olmadığı için bu düşmeye kabullenmişiz... Belkide düştüğümüzü kabullenirsek işlerin dahada kötü olucağını bildiğimiz için kabullenmeyiz... Bu işin sırrı nerde derseniz bu işin sırrı düşebildiğin kadar düşmek ve düştüğünün hep farkında olamak kim bilir belki yere konmayı başarabilirsiniz...

Hayat düşmektir sonunda hepimiz yere çakılıcaz ha sonra ha önce ne fark eder ama süpermen gibide dalmamak lazım...

Wednesday, April 19, 2006

Krallık


Krallığımın topraklarında yürüyordum . Siyah kısrağım ağır ağır toprak patıkayi yürüyordu köyün erkekleri zafer çığlıkları atıyor kadınları benim ve şövalyelerimin üstüne çiçekler atıyordu. Kaleme yaklaşıyordum yavaş yavaş kaç mimar bugnüe kadar o kaleyi bitirmeye uğraşmıştı 4 nesildir bitirmeye çalışıyorlardı kalemi ama bir türlü bitmiyordu neden bitmiyordu... Nerde hata vardı anlamıyorum önce iç binalar bitti sonra iç binaların ekleri bitti sonra dış duvarlar ben çocukken hatırlıyorum 3. nesil dış duvarlar yapılıyordu bu kadar koruma nedendi ? NEyi koruyordu içerdeki 2000 parça taşımı ? Ben zaten devamlı saldırıyordum ... Neyi koruyordu bu duvarlar krallığın hazinesinimi ? Yoktu ki öyle bir hazine olmadı hiç bir zaman olamyacakta... Hazineler krallar için değildir kraliçeler içindir benmide madem bir kraliçem yok o zaman hazineye neden ihtiyacım olsun bir sıra daha duvar yaptırırım kaleme...

Monday, April 17, 2006

Devam (I)

Odadan çıktıktan sonra o ışıltılı yolu gördüm güzel bir yoldu ama üstündeki ışık onu başka bir amaç için aydınlatıyordu... Gülümsedim soğukça çünkü o yol tercih ediceğim bir yol değildi. Çünkü sonu vardı ve sonun da üzülmeye çalışan ben olucaktım... Çalşıcaktım çünkü üzülücek kadar insancıl değilim daha çok vahşiyim. Sırtımı döndüm son kalan ışık hüzmelerine yeniden karanlığa... İçinie girdim karanlığın derin bir nefes aldım. İçime doldurdum karanlığı, kötülüğü, çıkarçılığı, ikiyüzlülüğü, dolandırıcılığı, yalancılığı... En aşşağlık duygularla yüzleşicektim artık ne kadar kötü olacaktım acaba eskisi kadarmı olucaktım diye düşündüm. Hiç acıması olmayan o insan olarak gerimi dönücektim bu dünyaya hep karanlık taraftan bakan bütün olayları bir felakete çeviren o güç mü olucaktım gene... Kesin dedim karanlığın içinde yürürken... Çoğu insan nedense korkar karanlıktan çünkü kötlüğü barındırır.. Hah ben ordan çıktımki !Aydınlık iyiliklerin içine.. Ben sonradan öğrendimki insanları düşünmeyi sevmeyi. Bilmezdim sevmeyi aydınlığı görünceye kadar şimdi gene karanlık ve gene nefret. Karanlık sardıkça bedenimi içimdeki nefret duygusu kabarıyor okadar çok artıyorki kelimeler ifade etmeme yetmiyor. Sonra sinsilik hislerim uyanıyor... İyiliğik duyuglarının vucudumda halen yanlış yapıyorsun çığlıkları duyuluyor dayan diyorlar dön ışığa var halen şansın onlar sanıyorlarki geri dönmek istiyorum çok emek sarfettiğim şeyleri korumak istediğimi sanıyorlar bilmiyorlar ki eski ben sevmediğim şeyi kırarım... Bırakıyorum karanlık onları boğuyor. Biraz daha ilerleyince insanı delirten sesizlik başlıyor. İşte ozaman fikirler berraklaşıyor, hedefler ortaya çıkıyor, yollar gözüküyor. Yüzümde sinsi ve pis bir gülümseme beliriyor artık kendi topraklarımdayım çünkü karşıma çıkanı uzlaşmadan yok edebileceğim kimsenin fikrini sormayacağım dünyamdayım karanlığımdayım. Artık yeniden karanlığımda boğacağım kurban arıyabilirim yeniden insanları üzebilirim...

Her keze iyi yaşamlar çünkü her an karşınıza çıkabilirim.....

Friday, April 14, 2006

Kısır Döngü

Gene kendimi burda buldum eski anlıların dolu olduğu oda daha önce kim bilir kaç defa yaptım gene yapıyorum. Karanlıkta durup ateşi izliyorum ne kadar duru özgün. Göğüsümdeki ağırlığı artık daha çok hissediyorum ama ne fark eder birazdan kurtulucam ondan yada umit ediyorumki kurtulucam. Kafamı öne eğiyorum gözlerim karanlığa alışınca eskilerin resimleri üstleri aydınlanıyor. Biraz tebessüm geliyor yüzüme önüme dönüyorum elimi göğsüme götürüyorum. ELimi daldırıyorum içeri sıcak ve ritmik olarak kığırdayan objeyi elime alıyorum dışarı çıkartıoyrum. Boşalan kısma ateş yandığı halde soğuk olan odanın havası doluyor. Biraz duraksıyorum bu oda niye bu kadar soğuk diyorum kendime koskoca ateş yanıyor sonra aklıma geliyor o ateşin orda olmasının nedenini. Sadece yok etmek esasında eskilerin hiç orda olmaması lazım ama onları ateşe atıcak kadar cesurmuyum belkide ateşi bir anda boğmak istemiyorum yavaş yavaş... Elimde ki obje ye dikkatimi yoğunlaştı suratımdaki tebessüm önce çirkin bir gülümsemeye sonrada duygusuz bakışlara dönüştü ateşe sırtımı döndüm bir adım attım kapıya doğru. Objeye baktım çiğerlerimdeki havayı dışarı saldım kafamı aşağı eydim ve onu omzumun üstünden ateşe attım... Kapıyı açtım dışarı çıktım alıştığım karanlığa döndüm geri....
Devam edicek...

Sunday, April 09, 2006

Joker

Oyunların kuralını bozan hep benim
Gırgır şamatayı seven hep benim
Bilin bakalım ben kimim
Hem senin hem onun yerine geçerim
Ama kendim olamam hiç olamam
Bilin bakalım ben kimim
Duymak istiyorsan beni
Önce bir gör kendini
İçindeki o haylazın sesi
Şhiit hadi şunu yapsana diyen benim
Kafandaki sorulara cevap veren benim
Bilin bakalım ben kimim??
Ben JOKER'im!!!
Anima__JOKER

Friday, April 07, 2006

Kahraman

Denizciler için deniz fenerleri birer kahramandır çünkü onlara gidecekleri güvenli yönü gösterir çoğunlukla fırtınları günlerde daha çok sevilir deniz fenerinin o ışığı evet herkez sever onu ama o hep o kayalığın üstünde yanlızdır. Sadece bekçisi onu ziyaret eder belki de şanslıysa bir kaç martı. Mutsuz olsada yalnız kalsada o bilir alışılır her şeye zamanla. O ayrılır sıyrılır bütünlüğünden yüce olur aslında değildir. Kimse bilmez farelerin karnına yuva yapığını rüzgarların açımazsızlığını ve güneşin onu kavurmasını. Geçe olunca ama o hep yeni gemiler için ordadır yardıma hazırdır. Karanlıktan doğar tehlikenin üstüne bir ışık gibi ve gösterir kaptana tehlikeyi.
Ben deniz feneriysem gemilerim nerde? Nerde o tehlikedeki gemiler gemilerimi özledim yanıma gelmeselerde...
 

Darkness Of My Mind © 2008. Chaotic Soul :: Converted by Randomness