Wednesday, August 25, 2010

İstenmeyen, Sevilmeyen...

Uzun zamandır bir kenarda kalbim, istenmeyen bir yaratık gibi ne zaman hareketlense bağlı olduğu zincirlerin çıkardığı sesler geliyor kulağıma... Duyunca çıkarttığı sesleri hissedince kıpırtısını kaçıyorum ondan o sevimsiz yaratıktan... Çok uzaklarda hissediyorum kalbimi... Benim için devamlı sorun yaratan konuları içeren saf zaman kayıplarımı hatırlatan başka bir şey olmadığı için uzak duruyorum... Sevmiyorum onu kısaca..

İhtiyacım olan şeyi düşünüyorum ne zaman barışabilirim onunla diye düşünüyorum... Sanırım onu benim yerime sevebilecek olan kişi terkar onunla barışmamı sağlayabilir belki o kurtarabilir kalbimi zincirlerinden.. Benim vurduğum zincirlerden..

Keşke var olsaydı o kişi keşke yakınımda olsaydı keşke keşke keşke...

Sunday, July 25, 2010

To find out!

İzlediğim bir kaç film var aklımda kimi zaman yeniden oynattığım kafamın içinde... Hiç bir zaman o ilk izlediğim zamanki tadı vermedi zihnimde canlandırdığım hali... Sonraları yılların getirdiği zaman aşımıyla silindiler hafızamndan geriye sadece yorumları kalmış tek kelimelik aklımda...

Böyle bir filmdi işte oda bakmazken ekrana kulağıma çalındı o tanıdık sesleri ve diyalogları... Önce idrak edemesemde nedenini içimdeki o ufak heyecan mutluluk kıprtısını ekrana bir göz atınca anladım o çok sevdiğim filmlerden birinin o anda orda var olduğunu...

Büyük bir zevkle oturdum başına her karesi tanıdık gelsede sanki eski bir dostu yeniden görmüşçesine, paylaşırmışçasına eski mutlu bir anıyı 2 saatimi ayırdım kendisine...

Sürenin sonunda ilk izlediğim ki gibi keşke biraz daha devam etseydi dedim o ünlü sözleri gördüğümde "The End"

Saturday, April 03, 2010

Yabancı

Ayağını toprağa deydiği an hissetmişti ait olmadığını oraya... Bildikleri, hissetikleri ve istedikleri çok fazlaydı bulunduğu dünya için... Bu dünyada ona istediklerini verebilirdi.

Herşeyden önce savaşması gerekirdi bu dünyadaki yeri için. Kazanamaz ise kaybedekti tüm varlığını benliğini içindeki öfkesini ve bildiklerini.

Şu ana kadar onu hayatta tutan şey ise öfkesi idi... Ona yönlendirilmiş dinmek bilmeyen her defasında büyüyerek gelen her geldiğinde daha zor bastırılan bir öfke.

Burada bu dünyada yerini bulmasıydı şuanda önemli olan avının ğeşine sonra düşebilirdi... Daha sonra ne olucak kim bilirdi... Zaten savaşçının yeminde yoktur sonunda ne olucağını düşünmek... "Bir savaşçı sadece savaşı düşünmelidir. Büyük liderler savaşı savaş alanına çıkmadan kazananlardır." derdi akıl hocası..

Bu dünyanın ilkelliği ona farklı bir şey sundu çok eskiden beri kayıp olan şeyler onur, haysiyet ve gurur. Artık millerce yukardan sadece yüksek tahrip güçlü mermilerin yok edebileceği siperin arkasından mermi yağdırmıyordu. Düşmanla karşı karşıyaydı nefesinin sesini bile duyabiliyordu. Herşey kendi ile düşmanının fiziksel dayanıklığı ile sınırılı idi.

Kazanabilirmiydi bu savaşı bilmiyordu bilgisi onu her zaman bir adım önde götürürdü. Koşullar değişsede koşulları kendine yorabilirdi.. Bu sefer olucakmıydı ama...

İşte bunları düşünyordu savaçcı kılıcı elinde düşmanının gözlerinin içine bakarken hangi yönden saldıracağını tahmin etmeye çalışırken. Ellerine baktı rakibinin eklemleri kasılmıştı bu demektir üstten saldırıcak... Gardını aldı savaşçı... Rakibi tahmin ettiği gibi saldırırken o ilk harekette açığını gördü ve...

Tuesday, January 19, 2010

Her Aşk Ölümü Tadacak

  
Kimileri kaybolur unutulur hatta sesi bu şehirde
Bir gidenle, bir kalanın bilinir hikayesi
Kimileri hayattan mutlu sonlar çalar bu şehirde
Kiminin de bizim gibi yarım kalır hikayesi
Bir hüzün şehri ayırdı bizi
Ve bu son olmayacak
Gözyaşıyla beslediği
Her aşk ölümü tadacak
Ne dualar kurtarır bizi artık ne de zaman
Unutabilmek gerek bazen ağlamadan
Ne yeni bir aşk avutur bizi ne de geçmişin izi
Kabullenmek gerek bazen yenilgiyi
Bir hüzün şehri ayırdı bizi
Ve bu son olmayacak
Gözyaşıyla beslediği
Her aşk ölümü tadacak
 

Darkness Of My Mind © 2008. Chaotic Soul :: Converted by Randomness